6’YLA 8 ARASI"Minimalist Samimiyet" Kendimi bildim bileli bir kitap kurdu olmakla beraber, kendimi bildiğim hiçbir evrede kitap fuarlarına bir düşkünlüğüm olmadı. Elbette ilköğretim ve lisede “gezi” mahiyetinde ziyaret ederdik o kargaşayı ama o zaman bu geziler ilköğretimde lunaparka ve hayvanat bahçesine yakın olmak; lisedeyse lunaparka yakın ve Alsancak’ta olmak anlamını taşırdı. Fakat onun yerine kitaplarla ayrılmamak üzere bir araya gelişimi, küçükken annemin gittiği sahafta ve saman kağıdı kokusunda; kendi keşiflerim başladığı zamansa, o zaman birkaç basamak çıkarak içeri girilen kendi sahafımın raflarının arasında bulmak mümkün. AVM’lerle ilişkisi sinemaya gitmekten ibaret olan, istisnalar kaideyi bozmaz, evine yapacağı alışverişiçin marketlerdeki indirimler haricinde indirim takibi yapamayan şahsıma o kitap fuarı karmaşası ve kargaşası tam bir kapitalist AVM atmosferi içeriyormuş gibi geliyor. Kitaplara genel olarak maddi değer biçmeye gelmiş o kalabalığın içinde kitapla birbirinizi hissetmeniz mümkün mü yani? Bu mentaliteyle fuar kapsamında yapılan etkinlikleri, söyleşi ve imza günlerini bilhassa, göz ardı ediyor değilim. Aslında tüm bunlara bakacak olursak problemim kitap fuarından kitap almaktan ibaretmiş gibi görünüyor. Sanırım benim için kitap almanın ne ifade ettiğini panoramik olarak yansıtırsam anlaşılmam kolaylaşacak: Artık hangi kitapları sevdiğimi, neyi aradığımı bilen dükkan sahibinin ikram ettiği açık ve şekersiz, bergamotlu, çayı yudumlayarak raflar arasında gezinmek; tavana yakın bir rafta gördüğüm o kitaba tahta merdivene tırmanarak erişmek; arada bir imzalı, onlarca sene öncesinden kalma bir kitap bulunca dükkandaki herkesle 90+1’de gol gelmişçesine sevinç yaşamak… Fakat samankağıdının o yaşanmışlıklar, dokular gizli kokusununaltını bir kez daha çizmeliyim, çekinmeden. Aradığım şey bu minimalist samimiyet olmalı… Ve kitap fuarlarında bulamadığım. Kendimi bildim bileli bir kitap kurdu olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak kitaplara dokunma cüretini gösterdiğim bu haftada; henüz okuduğum, itfaiyecilerin yangın söndürmek değil, bizzat kitapları yok etmek üzere yangın çıkararak fikirleri söndürdüğü; insan zihninin fotosel takılan apartmanlarda duvarda sabit kalan, ışık için takılan ama artık kullanılmayan elektrik düğmesi kadar işlevsizleştiği; baskı rejimine ve sansüre net bir karşı çıkış olarak Ray Bradbury’nin can verdiği müthişdistopik roman Fahrenheit 451’den bir alıntıyla, ve şiddetle tavsiye ederek, 6’yla 8 Arası’nda 8’e yaklaşıyorum: “Mutlu olmak için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Eksik bir şey var. Çevreme bakıyorum. Kaybolduğunu kesinlikle bildiğim tek şey, son on ya da on iki yıldır yakmakta olduğum kitaplar.” Hiçbir fikrin sönmemesi için, hiçbir “kitabın ölmemesi”ni dileyerek… 02.05.2016Başak IŞILDAKLI