Toplumlar heterojen yapılardan oluşurlar. Onu güzel kılan da tek ve katı bir renge sahip olmak yerine, gökkuşağı misali farklı renklerı barındırıyor oluşundan kaynaklanır. Demokrasi de bu rengarenkliği belli değerler tanımlamasıyla koruyan ve devamlılığını sağlayan kutsanmış bir ifadedir. Ben bunları düşünedururken; tesadüfen tanıştığım altmış üç yaşındaki akça pakça bir teyzenin söylediği ise kalbimi on ikiden vurmaya yetti. "Bak, bu parmaklarımın hepsi birbirinden farklı ama biri bile olmasa, eksilirim. 1990' ların bebesi olarak fiili bir darbe yaşamamış bir kuşaktan geliyorum. Darbe teşebbüsünü öğrenmemden itibaren o ilk şoku üzerimden atmam epey bir zamanımı aldı. Yakın çağını darbeler çağı olarak okuduğumuz Türkiye' de, sanki darbe de tarih olmuştu ve tarihe ait bir kavram haline gelmişti. Okuduğumuz onca kitap, izlediğimiz onca belgesel, siyasi ve toplumsal değerlendirmeler yapabileceğimiz bize uzak birer tarihsel kesittiler. Oysa kendine beden arayan hortlamaya hazır bir ruhmuş. Toplum derin bir kaos ve kargaşa içerisinde. Giderek artan bu sıcaklığın içerisinde doğru değerlendirmeler yapmak ve güvenilir bilgi kaynaklarına ulaşmak oldukça zor. Son dört, beş gündür gözlemlerim karşısında, kalbim adeta yerinden sökülmüş ve birilerinin avuç içlerinde eziliyor hissini ve acısının duyuyorum. Ülkemizde yaşananların bizleri Ortadoğu örneklerini aratmayacak bir gidişata sürüklememesi temennisindeyim. Bunlar toplumun bir bireyi olarak naçizane hislerimdir. ( İçinden geçtiğimiz şu günlerde sağduyumu korumak adına bol bol kitap okuyorum.Sizlere de tavsiye ederim.)