Meydanlar ve caddeler; taş yığınına dönüşen, yağmur yağdığında toprak kokusundan mahrum kalınan, yoksulların kenarlarındaki viranelerine sığındığı, modern dünyanın en büyük mimarileri olan kentlerin bağrıdırlar.Kollarını iki yana açmış; siyasal, toplumsal, duygusal olayları izleyen ve sarıp sarmalayan bir tarihin aynasıdırlar. İnsanlığa mal olmuş bir meydanda gözlerinizi kapatarak tarihi düşünün. Sizden önce o taşları kimlerin arşınladığını ve kimlerin arşınlayacağını, tarihin bir parçası olduğunuzu duyumsayın, camın üzerindeki bir toz zerresi gibi bu dünyanın üzerine konduğunuzu ve oradan uçuvermenizin de an meselesi olduğunu duyumsayın. Sizden parçaları geleceğe aktaracak olan o meydanların elbetteki kendi ruhları da vardır. Üstüne kültürlerin kurulduğu bu alanlar, insanların beceremediği bir şekilde bir arada yaşayabilme yeteneğine sahip olmuşlardır. Pekiii, nereden geldi bu meydanları anlama ve anlatma ihtiyacı? İpuçlarını vermiş olduğum ve bir çoğumuz için saydığım bunca özelliği barındıran alan İstiklal Caddesi, nam-ı diğer Cadde- i Kebirdir. Şimdilerde içinde bulunduğumuz halden ötürü ruhunu kaybetmiş ve asık suratlı bir hale getirilmiştir. Şuh kahkahalar atan kadınların, birbirine karışan parfüm kokularının, farklı zevklere hitap eden mağaza ve cafelerin yerini birbirine dönüşen ya da bu dönüşümü reddedip kapanan, belli bir toplumsal kesime hitap etmeye başlayan yaşam alanlarının aldığı sevimsiz bir görüntüye bırakmıştır . Kalabalığından ve turist yoğunluğundan şikayet ettiğim caddede bir turiste rastlamak için dua eder buldum kendimi. Kendi içine hapsolmuşluğumuzun diğer bir göstergesi de caddenin başından sonuna kadar her köşe başında gönüllerinin dilediği gibi müzik yapanları dinleye dinleye Galatanın önüne çıkma keyfinin son bulmuş olması, bunların parmakla sayılabilecek kadar azalmış olması... Sanki birileri herkesi ve her şeyi susturmuş ve asık suratlı birer maske geçirmiş gibi yüzümüze. On metrelik mesafelerle sokak aralarına ve caddeye konuşlanmış güvenlik güçlerinden bahsetmiyorum bile. Şehrin kalbi olan bu alanda bu denli görünür kılınmaları bir çözüm müdür bilemiyorum.Velhasılıkelam, şu an için kararmış umutlarıma boyun eğip her şeye rağmen kötü bir senaryo ile bitirmeyi kendime yakıştıramamakla beraber sonuç kısmını bu seferlik sizlere bırakıyorum.