Kurmacanın edebiyata özgü olduğunu düşünenlerden misiniz?Halbuki farkında olmasa da, en ücra köyde yaşayan insanın bile hayatına değen siyaset; uzun, kıllı kollarıyla, yaşlılıktan lekeli ve çatlayan elleriyle sarıp sarmaladığı dünyanın temelidir siyasal kurmacalar. Yüzyıllardır edebiyatta olduğu kadar da başarıyla uygulanmaktadır üstelik. Sağ ve sol temelinde yaratılan ideolojiler yeri geldiğinde ölmeyi, öldürmeyi mübah kılan anlayışlar, oyun kurucuların bize dayatması mıdır, yoksa bireysel isteklilikle karar verip, taraf olduğumuz gerçeklikler midir? Bunlar benim de cevabını veremediğim ve yıllar içinde farklı yüzlerini gördüğümüz toplumsal meselelerin ana çekirdeğidir. Ancak bunu sadece bizim toplumumuza özgü bir durum olarak düşünmemek gerekir. Dünya ekseninde düşünülmesi ve irdelenmesi gereken bir durumdur. Bu insanları farklı kılmak, iki kutup yaratarak birbirine kırdırtmak ilk zamanlarda dinler üzerinde gerçekleşse de modern çağda yerini sağ ve sol ideolojilere bırakmıştı. Bugün din savaşlarının üzerindeki toz üflenmekte ve sandık büyük bir gürültüyle açılmaktadır. Oysa insanlığın ve evrenin bir bütün olduğu pencereden bakmak demek; beni senden ya da diğerlerinden farklı kıldığına inanılan düşüncelerin, sınırların ve bunların türevlerinin dışlandığı, insanın üzerine zorla giydirilen iğreti kıyafetlere benzediği için bunun karşısında şiddetle durulması gerektiğini öngören özgün bir bakış açısıdır. Burada kafamızı çevirip Türkiye’ye baktığımızda; envai çeşit bölünmelerin protetipini görürüz. Belli bir dönem ciddi bir şekilde yürütülen ideolojik söylem ve eylemler kurumsallaşmış şiddet aygıtlarıyla kesilmiştir. 1990’ lardan bu yana ise, bu toprakların insanları milli kimlikleri üzerinden ciddi bir bölünmeye sürüklenmişlerdir. Bugün hala gündemde olan bazı çevrelerin ana yemeğidir bu mesele. Fakat dikkatle dinlemeyi başarabilmiş olanlarımız, bir perdenin arkasından cılız bir şekilde yükselen ideolojik söylem ve ayırmaları duyabilir. Ayırmaları diyorum çünkü ideoloji dediğimiz şeyin mayasında vardır bu. Manevi bir silüet yaratıp, maddi olarak insan varlığının üstünde tutulması, karşı tarafın yaşam hakkının elinden alınması, hiçbir ideoloji için dayanak noktası olmamalıdır. Anlamaya çalıştığım şeyleri en iyi özetleyebilecek cümleler; Erdal Öz abinin “ Defterimde Kuş Sesler” adlı eserindeki kıymetli şu sözleri olacaktır:“ İnanç sanırım, özgür düşüncenin karşısındaki en büyük tehlike. Dünya görüşü tamam ama düşünceler inanç haline geldi mi tartışma kabul etmiyor. İnanç kendisiyle birlikte bir takım yasaklar da getiriyor.”